Çarşamba, Ağustos 20, 2008

TAŞKESEN'İN ÇİLELİ ŞEYHİ ŞEYH İBRAHİM EFENDİ (1855 - 1926)



Taşkesenli Şeyh Ahmet Efendi’nin amcası Muhyeddin Efendi’nin oğlu ve halifesi olan Şeyh İbrahim Efendi, 1855 yılında Bingöl’ün Karlıova İlçesi Hacılar Köyü’nde dünyaya geldi. O da 1258’de Bağdat’tan Şam’a ve daha sonraki yıllarda da irşad vazifesi için değişik yerlerde ikamet eden ve son olarak Karlıova ilçesine yerleşen bir ailenin mensubudur. Daha küçük yaşlarda iken ilme karşı büyük bir ilgi gösteren Şeyh İbrahim Efendi, gençliğinde çeşitli medreselerde tahsil gördü. Esas tahsilini amcası oğlu Taşkesenli Şeyh Ahmet Efendi’nin yanında alan Şeyh İbrahim Efendi, aynı zamanda bu Zat’a teslim olmuştur. Şeyh Ahmet Efendi mürşidinin emriyle Erzurum’a yerleşince, Şeyh İbrahim Efendi de beraberinde Erzurum’a gelmiş ve hocasının görevlendirmesi sonucunda da Erzurum Taşkesen Köyü’ne yerleşmiştir.

SAVAŞ İÇİNDE GEÇEN İRŞAD YILLARI
Şeyh İbrahim Efendi irşad vazifesini yürütürken 1914 yılında başlayan Osmanlı – Rus Harbine Kafkas Cephesinde talebeleri başında iştirak etmiştir. Sarıkamış yakınlarında savaşırken bir şarapnel parçası ile ayağından yaralanarak gazi olmuştur. Hem yaralanması, hem de aynı cephede talebeleri başında savaşan amcazadesi Taşkesenli Şeyh Ziyaettin Efendi’nin hastalanması nedeniyle beraberinde Erzurum’a dönmüştür. Bu harpte aldığı yaradan dolayı topal kalan İbrahim Efendi, bunun için bazen Topal Şeyh olarak anılmıştır. Bu arada Birinci Dünya Savaşını müteakip Erzurum ve havalisinin işgal edilmesi ile bir çok aile Anadolu içlerine göç ettiği halde Şeyh İbrahim Efendi aile efradı ile Erzurum’da kalarak, halkı hem irşada hem de cihada davet etmiştir. Ruslar Erzurum’dan çekilirken 17 yaşındaki oğlu Zülküf’ü esir olarak götürmüşler. 2 yıl esir kaldıktan sonra Erzurum’a dönen oğlu, gelir gelmez vefat etmiştir. Savaş, zulüm ve işgalin yaşandığı yerde hayatını sürdüren Şeyh İbrahim Efendi, bu ortamda dahi irşad ve talebe yetiştirmekten geri durmamıştır.
70 YAŞINDA ŞAPKA SÜRGÜNÜ
Şapka inkılabı Şeyh İbrahim Efendi için de bir eza ve cefanın başlangıcı olmuştur. Şapka giymediği gerekçesiyle sürülen din adamları kervanına Şeyh İbrahim Efendi de katılmıştır. Şapka giymediği için 1925 yılında tutuklanan ve önce Hınıs Mahkemesi’ne çıkarılan Şeyh İbrahim Efendi daha sonra Harput (Elazığ) Mahkemesi’ne sevk edilmiştir. Kafkas Cephesi’nde aldığı yaradan dolayı ayağı topal olan Zat, buna rağmen Şubat ayının çetin kış şartlarında Bingöl dağlarından yaya olarak Elazığ’a getirilmiş, daha sonra ise Elazığ İstiklal Mahkemesi’nce İzmir’de mecburi ikamete tabi tutulur. Kendisi Elazığ’a gönderilen Şeyh İbrahim Efendi’nin evi, eşyası, kütüphanesi, kom ve ahırı hayvanları ile birlikte hükümet güçleri tarafından ateşe verilerek yakılmıştır. Oldukça varlıklı bir aile olan Şeyh İbrahim Efendi’nin hanımı, 4 kızı ve 15 yaşındaki oğlu ile birlikte parasız ortada kalmıştır. Kendi köylerinde ikamet etmesine izin verilmeyen aile, Erzurum ve Pasinler’deki akrabalarının yanına sığınmak zorunda kalmışlardır.

MÜCADELE DOLU BİR HAYAT
İzmir’de mecburi ikamete tabi tutulan Şeyh İbrahim Efendi, İzmir halkı tarafından çok kısa sürede sevilmiş ve etrafında toplanan cemaat her geçen gün biraz daha artmıştır. Halkın İbrahim Efendi’ye gösterdiği teveccühten endişe duyan yetkililer, bu seferde İbrahim Efendi’yi Manisa’nın Demirci kazasına sürgün etmişlerdir. Ama bu sürgün de Şeyh İbrahim Efendi’ye olan bağlılığı ve sevgiyi kesememiş, Demirci’de de kendisine sevgi duyan ve bağlanan geniş halk kitlesine sahip olmuştur. Demirci’de ömrü fazla sürmeyen Şeyh İbrahim Efendi, 3 Kasım 1926 yılında 71 yaşında iken Hakk’ın rahmetine kavuşmuş ve Demirci’de defnedilmiştir. Şeyh İbrahim Efendi 71 yıllık hayatı boyunca İslam’ı hayatında titiz bir şekilde yaşamaya gayret göstermiştir. Dinini anlatma ve öğretme adına bütün zorluklara göğüs germiş ve vefatından sonra arkada dinin ulvi mesajlarını yayacak çok sayıda insan bırakmıştır. Sahasında uzman din adamı ve mezun hoca yetiştiren Taşkesenli Şeyh İbrahim Efendi, yaşadığı hayatı boyunca hep inancının mücadelesini vermiştir. Şeyh Muhammed Sırrı Efendi, Şeyh Şahabeddin Efendi, Horasan Çamurlulu Şeyh Hacı Hasan Efendi, Göynüklü Molla Ahmet Efendi ve Malazgirtli Molla Muhammed Emin Efendi gibi büyük insanları da yetiştiren Şeyh İbrahim Efendi’ye yaşadığı dönemde kendisine bölge halkı hep saygı ve hürmet göstermiştir. Tasavvuf sahasında derinliği ile bilinen Şeyh İbrahim Efendi’nin çok sayıda kerametleri olduğu halk tarafından anlatılır.
27 YILDA ÇÜRÜMEYEN CESET
Bu arada vefatından sonra Şeyh İbrahim Efendi Hz. ile ilgili anlatılan hadiseleri nakletmekte fayda görüyoruz. 1926 yılında Manisa Demirci’de vefat eden ve aynı yerde defnedilen Şeyh İbrahim Efendi’nin kabristanı Demirci’deki dostları tarafından türbe haline getirilmiş ve yıllar boyu daima ziyaret edilmiştir. 1954 yılında türbenin bulunduğu yerden yol geçeceği gerekçesiyle türbenin başka tarafa nakli gerekmektedir. Bu olay yıllar önce Şeyh İbrahim Efendi’nin sürgünde bulunan arkadaşlarına dediği “Endişe etmeyin, siz yakında evinize dönüp ailenize kavuşacaksınız. Ben de geleceğim, ama ne zaman ve nasıl geleceğimi söyleyemem” sözünü doğrulamıştır. Demircili dostları türbenin başka bir yere nakli için oğlu Şeyh Abdulkuddüs Efendi’den müsaade isterler. Ancak babasının cesedini Erzurum’a nakletmek istediğini söyleyen oğlu, hemen Demirci’ye hareket eder. Oğlu ve kalabalık bir cemaat topluluğu kabristanı açarlar ve hayretler içinde görürler ki DAHA BİR SAAT ÖNCE DEFNEDİLEN BİR CESET GİBİ en küçük bir çürüme dahi yok. 27 yıl toprak altında yatan Şeyh İbrahim Efendi’nin kefeninde dahi en ufak bir leke, çürüme ve bozulma yok. Hatta yıkanırken taranan sakalları dahi bozulmamıştır. Ceset bir tabuta konularak Erzurum’a getirilir. Olay gerek Demirci’de ve gerekse Erzurum’da çok büyük bir yankı uyandırır. Ancak cenazenin teşhirinin büyük bir izdihama sebep olacağı düşüncesi ile yalnızca vali, şehrin ileri gelenleri ve aile efradı tarafından ziyaret edilir. Kendi halifesi ve mürşidinin oğlu Taşkesenli Şeyh Muhammed Sırrı Efendi’nin nezaretinde büyük bir cemaatle Erzurum Taşkesen Köyü’nde defnedilir.

Hiç yorum yok: