Cumartesi, Ağustos 09, 2008

GENÇ MÜRŞİD TAŞKESENLİ ŞEYH ZİYAETTİN EFENDİ (1878 - 1914)

1878 yılında Bingöl’ün Karlıova ilçesi Hacılar Köyü’nde dünyaya geldi. Babasının Erzurum’a yerleşerek müderrisi olduğu Caferiye Medresesi’nde okumaya başlayan Şeyh Ziyaettin Efendi, 17 yaşında iken sarf, nahiv, mantık, fıkıh, tefsir ve hadis ilimlerini tahsil ederek icazet aldı. Aynı zamanda babası tarafından Caferiye Medresesi müderrisliğine görevlendirilen Şeyh Ziyaettin Efendi, çok genç olmasına rağmen gerek Erzurum, gerekse civar illerdeki ulema arasında büyük bir üne ulaşmıştır. Mantık ve nahiv ilimlerinde medreselerde okutulan bazı kitapların çetin yerleri üzerine düştüğü şerh ve haşiyeler medreseler arasında elden ele dolaştırılarak okutulmuştur. Halen aynı kitaplar medreselerde beğenilerek okutulmaktadır. Özellikle Molla Camii, Hallülmeakid, Şerhülmüğni ve istiare kitaplarındaki haşiyeleri çok meşhurdur.Bir yandan müderrislik yaparken diğer yandan da babasının yanında irşad dersleri alan Şeyh Ziyaettin Efendi’ye 25 yaşında iken mürşitlik izni verilmiştir. Maddi ve manevi ilimler arasında herkesçe takdir edilen Şeyh Ziyaettin Efendi’nin ne kadar alim olduğu, talebeleri tarafından Şeyh Ahmet Efendi’ye sorulur. Alınan cevap şöyledir : “Ziyaettin ilim adamı olmaktan ziyade hak adamı olmayı tercih etmiştir. Ama ilmi Zimahşeri’den daha az değildir.” (Zimahşeri, ) evet Şeyh Ziyaettin Efendi aynı zamanda hak aşığı ve şairdir. Hakk’a ve mürşide olan aşkını Arapça, Farsça ve Türkçe gazelleri ile terennüm etmiştir. Halen bir çok kişi tarafından söylenmekte olan bu gazellerden bir kaçı yazımızın sonunda zikredilecektir.

BEDİÜZZAMAN’DAN KARDEŞLİK MEKTUBU
Kitapların çetin kısımlarına düştüğü şerhleri gören Bediüzzaman Said Nursi Hz. kendisini çok takdir etmiş ve bir mektup yazarak kendisiyle manevi kardeş olmak istediğini bildirmiştir. Şeyh Ziyaettin Efendi’de kendisiyle manevi kardeş olmaktan şeref duyacağını belirtmiş ve böylece hiç görüşemedikleri halde iki manevi kardeş olarak mektuplaşmışlardır. Bediüzzaman Hz. iki kere Erzurum’a gelerek kardeşini ziyaret etmek istemişse de, birinci gelişinde Şeyh Ziyaettin Efendi Bitlis’te olduğundan, ikinci gelişinde ise vefat etmiş olduğundan görüşmeleri mümkün olmamıştır. Her iki gelişinde de akrabaları ile görüşen Bediüzzaman Said Nursi Hz. manevi kardeşinin vefatından da çok müteessir olmuştur. Bediüzzaman Hz. bu hadiseye tarihçei hayatında da işaret etmektedir.

İSLAMİ HAKİKATLERİ YAYMA MÜCADELESİ
Şeyh Ziyaettin Efendi hayatı yaşadığı müddetçe hep islami hakikatlerin yerleşmesi ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV)’in örnek hayatını yaşamak ve yaşatmakla meşgul olmuştur. Daima ilim ve tasavvufla iştigal halinde olan Zat, ömrünü irşada adamış ve çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. İnsanlar arasında saygı ve hürmete mazhar olan Şeyh Ziyaettin Efendi aynı zamanda tevazzu içinde bir hayat geçirmiştir. Öğrenci okuttuğu bir sırada talebeleri bu Zat’ın küçük kardeşinden şikayet ederek, “Hocam kardeşiniz Mehmet Sırrı (Taşkesenli Şeyh Sırrı Efendi) medresede rahatsızlık etmekte, okumamıza mani olmaktadır. Biraz azarlarsanız daha iyi olacaktır.” dediklerinde cevaben, “Ben Mehmet Sırrı’yı azarlama selahiyetinde değilim, zira o hem benim mürşidimin oğlu, hem de benden daha asildir” der. Bu cevap talebelerin şaşkınlığına sebep olur ve “Nasıl olur hocam, aynı batından kardeşsiniz, o sizden nasıl asil olur?” diye tekrar sorarlar. Ancak Şeyh Ziyaettin Efendi’nin verdiği cevap şaşırtıcı ve hayranlık uyandırıcıdır. “Evet Mehmet Sırrı benden daha asildir. Çünkü ben annemin rahmine girerken babam yalnız Molla idi. Yani ben Molla Ahmet’in oğluyum, O ise Mürşit ve Molla Ahmet’in oğludur.” Beraber yaşadıkları sürece kendisinden çok küçük olmasına rağmen kardeşine daima hürmet etmiş ve saygıda bulunmuştur.

HAYATA ERKEN VEDA
Şeyh Ziyaettin Efendi de vatanın kurtarılması için mücadele vermiştir. Kasım 1914’deki Osmanlı – Rus Harbinde Sarıkamış Cephesinde, talebeleri başında harbederken hastalanmış ve Erzurum’a dönmüştür. Erzurum’a geldiklerinde kısa bir süre sonra da 19 Aralık 1914’de 36 yaşında iken vefat etmiştir. Taşkesenli Şeyhler arasında en genç yaşta vefat eden zattır. Cenazesi Erzurum Taşkesenli Camii bahçesinde defnedilen Şeyh Ziyaettin Efendi, babası Taşkesenli Şeyh Ahmet Efendi’nin türbesi yanında meftundur. Genç yaşta vefat etmesine rağmen yetiştirdiği çok sayıdaki talebelerden bazıları şunlardır : Tortum Müftüsü Muhammed Sıddık Efendi (Müftü Mehmet Bey), Varto Köşk Köylü Molla Muhammed Efendi, Taşkesenli Molla Alaaddin Efendi, Şam Salihiye Mahallesi’nden Molla Abdulkuddüs Efendi, Dağıstanlı Molla İlyas Efendi, Siirtli İsmail Hakkı Efendi (Erzen) (TDV İslam Ansiklopedisi Cilt 2, Shf.318), Erzurum’un meşhur imamlarından Hafız Ali Efendi, Tortumlu Molla Dursun Efendi ve Eleşkirtli Molla Şakir Efendi.

ŞEYH ZİYAETTİN EFENDİ’NİN GAZELLERİNDEN BAZILARI
- I -
Ey seba tevcihi eyle mahmelin can eline
Bil vekale babına git kıl tevafi zeyline
Bekle, elbette uyanır ğabi nazdan ol peri
Kapanup ayağına verarzuhalin eline
Devri elesten tutuşmuş ateşi aşka gönül
Yane yane kül edüp savurma firkat yeline
Mülki alem intizam etmek dilersen şadi kıl
Gönlümü yoksa olur ğark abu çeşmim seline
Bu kadar nazın geçerse canu dil divaneme
Ne acep geçmez niyazım zülfün bir tek teline
Böyle bilseydim gönül vermezdim ruğsarine
Bu ne dizdir, ermedi aklım anın tadiline
Sanmakim gülşen sarayda şem’e yanar bi ziya
Gerçi tenden can ayırmak pek kolaydır ehline...
- II –
Şuh’uma ben yar olalı başıma geldi neler
Gecem hep ahu figân, gündüzüm dert ile geçer
Hatıra şeklü siması yad olup lerze tutar
Sallunup gaysüleri ucları kalbimi deler
Perçemi bendi bela, zilifleri bir kaydi eza
Kaşları tiği cefa, kirpiği tiri kazel
Kamet’i ayni kiyamet zihini cahi elem
Gamzesi tiği ali gözleri hep fitne şer
Bahri dil cuşe gelup ismişerifin zikrile
Aşık’i bitap kılar sallanışı vakti seher
İçerden derya gibi yaşım akıp gözlerime
Silmedi rekşi hevayi sinemi zerre kadar
Raziyam ben kanımın akmasına yar eliyle
Ömrümün bakisini istemem ta vakti diğer
Hüsnünü görse bedir ruzi sürurda dilberin
Utanır şermu hayadan yüzüne perde çeker
Sohbeti zana feda nükteleri kuti kulup
Saye’i daruleman tabi ziyasında hezer...
- III –
(Bu gazel mürşidi ve babası Taşkesenli Şeyh Ahmet Efendi’nin
bir irşad gezisinden dönüşü münasebetiyle söylenmiştir.)
Merhaba ey bülbüli sehni sefa hoş geldiniz,
Hüdhüdi kafile’i sıtku vefa hoş geldiniz.
İdi ekberdir kudumun kıdemen kurban olayım,
Hac’i ekberdir tavafın merhaba hoş geldiniz.
Gözümün sürmesine haki nialin çekerim,
Dösbina’leyke cüfuni Ahmeda hoş geldiniz.
Sohbeti süphi eleste sen ile hem dem idim,
Handa kaldın sakiyi bezmi lika hoş geldiniz.
Bu letafetli hevade sağeru meyle geliş,
Meclisi üşşake misbahi hüda hoş geldiniz.
Bendi eğyare beni kıldın giriftar neyleyim,
Bu deme şekva yakışmaz siz hele hoş geldiniz.
Ateşi hicrin dile şeydayi ger yakmışsada,
Şimdi oldun yareme ayni şifa, hoş geldiniz.
Ay hayalin sineme ateş füzundur her zaman,
Sinemin teskinine badi seba hoş geldiniz.
Şahide üşşake sensiz bezminuş bidar olur,
Lütfeyle bu bezmi kıldın pür ziya, hoş geldiniz.

Hiç yorum yok: